Cehennemde günler çok hareketli geçer. Hatta o kadar hareketli geçer ki, bu artık bir rutin haline gelmiştir. Bu yüzden zebanilerden biri, karanlık vitraylı muazzam odaya girip bir isyan çıktığını haber verdiğinde, İblis başını kaldırıp bakmadı bile. Makamında oturmuş, birşeyler okumakla meşguldü. Geniş maun masanın üzerindeki uyarı levhasında "Alper Tunga Ölmüştür. Lütfen sormayınız." yazıyordu. Zebaninin ürkek gözleri, elindeki kitaba dalıp gitmiş olan İblis ve kara mermerden yapılma zemin arasında gidip geliyordu. Konuştuğunda, sesi cılız ve ürkekti ama en kısık sesle konuşulanlar bile yankı yapıyordu.
- Efendimiz... İsyan! İsyan çıktı.
- Gidin bastırın. Sanki ilk defa isyan çıkıyor... Bu saçmalıklar için bir daha beni rahatsız ederseniz size cehennemi bile dar ederim. Defol git şimdi, beni yalnız bırak.
- Ama şeyy.. Efendimiz... Bu sefer işin içinde şey de var..
- NE?
- Şey işte efendimiz.. Cennet.. Cennet ahalisi de isyana karışmış durumda. Aslına bakarsanız isyan cehennemde çıkmadı.
İşte şimdi İblis, ilk defa bir ilgi belirtisi gösteriyordu, başını değilse de kaşını kaldırarak gözlerini zebaniye dikti.
- Bak sen. Eh yine de bu bizi ilgilendirmez değil mi? Bırak kendi işlerini kendileri görsünler.
- Efendimiz, çok haklısınız derdim size, eğer isyan cehenneme kadar ulaşmamış olsaydı.
- Cennet isyanı bizi ilgilendirmez. Cehennem isyanına gelince... İşe asilerin üzerine lav dökmekle başlayabilirsiniz. Kırbaç da olur. Son çare olarak üç başlı köpekleri salın üzerlerine. Binlerce yıldır isyan bastırıyorsunuz, hala bana mı soruyorsunuz ne yapmanız gerektiğini?
- Şey.. olmuyor efendimiz. Denedik hepsini.
- Ne demek olmuyor? Nasıl olmaz?
- Köpekler.. Köpeklerin hepsini Pavlov diye bir adam şartlı refleks yapmış.
- Ne yapmış ne yapmış?
- Bilmiyoruz efendimiz, ama köpeklerin durumu hiç iyi değil, salya sümük dolaşmaktan başka hiçbir şey yapmıyorlar.
- Köpeklerin icabına bakarız. Başka ne var?
- Adamın biri cennetin yolunu keşfettiğini söylüyor. Yaptığı hesaplara göre sürekli batıya giderse cenneti bulacakmış.
- Kolomb.. Ona tarafımdan şunu iletin, dünyada sürekli batıya giderek bulduğu yer cennete mi yoksa daha çok cehenneme mi benzemiş sonunda? Böyle dediğimi söyleyin, kendi kendine vazgeçecektir. Evet başka?
- Şey efendimiz, bizi ilgilendirmez dediniz ama, sorunun asıl kaynağı cennette.
- Cennete kaçmaya çalışan asiler mi var? Bu yüzden mi cennet isyan etmiş? Sebep bu mu?
- Şeyy.. hayır. Şaşıracaksınız ama tam tersi.
- Nasıl yani?
- Cennet ahalisinden biri yanlışlıkla orada olduğunu söyleyip isyan çıkarmış. Adam, cennet halkının yarısından fazlası koyundur, demiş. Cennettekiler de iyi insanlar olduklarını söyleyip karşı isyan başlatmışlar.
- Enteresan, çok enteresan. Buraya gelen herkes bir yanlışlık olduğunu iddia eder, aslında cennete gitmesi gerektiğini söyler falan ama yalnışlıkla cennete gittiğini söyleyen ve cehenneme girmek isteyen biri? Bu arada, koyunlarla ilgili kısma kesinlikle katılıyorum.
- Cennetten buraya gönderilen biri için fidye olarak bizim de cennete birini göndermemiz gerek biliyorsunuz. İşte bizim isyan da bundan çıktı. Görünen o ki, cennetteki isyan durmazsa, buradaki de durmayacak. Çünkü buradaki herkes isyana elinden geldiğince destek veriyor. Hiç bu kadar büyük bir katılım görmemiştim.
- Hmm..
- Cennet konusunda ne yapacağız? Huriler isyanın ne olduğunu bile bilmiyor, nerede kaldı bastırmak? Yukarıdan gelen emirlere göre bu işi de bizim halletmemiz gerekecek. O adamı buraya aldırırsak, yerine kimi yollayacağız? Buradakilerin hiçbiri cennete uyum sağlayamaz ki? Ortalığı karıştırmaktan başka hiçbir işe yaramazlar.
- Haklısın. Doğrusu benim de cennete birini yollamaya hiç niyetim yok. Eğer adam cehennemi hakettiğini düşünüyorsa, mutsuz olmak istiyor demektir. Şu halde, cennette zaten mutsuz. Onu cehenneme alarak mutlu etmemiz demek, ona iyilik etmemiz demek olacak. Haliyle almıyoruz onu cehenneme. Boşuna çabalamasın. Tabiatımda iyilik yapmak yoktur.
- Şeyy, efendimiz..
- Yine ne var? Rahat yok mu bana burada?
- Efendimiz, bir şey daha var. Başka bir adam da, cennetteki isyanı iyice bulandırmak için, cennete radyo yayını yapmış. Uzaylıların cenneti istila edeceğini söylemiş. Cennete müthiş bir panik havası hakim.
- Haydaa.. Neden yapmış böyle bir şey?
- Uzaylılardan korkan cennet halkı cehenneme gelmek istesin ki, fidye olarak cennete gidecek cehennemli sayısı artsın diye.
- Doğrusu takdir etmek zorundayım. Şeytanın... yani benim bile aklıma gelmezdi bu. Şu dünyadakilerin bir kural topluluğu vardı neydi adı RTÜK mü? Araştırın, cehennemde onlardan biri varsa gitsin o radyocu bozuntusuna ne gerekiyorsa yapsın. Onlardan kimse yoksa, dünyada yazdıkları kanunları bir okuyun bakalım işe yarar birşey mutlaka vardır.
- Başüstüne efendimiz.
- ...
- ...
- Eeee?
- ...
- Bitmedi mi? Yoo, hayır. Başka ne var? Offf...
- Efendimiz...
- Evet?
- Şeyy..
- Konuşsana ahmak!
- Cennet halkının sizden bir ricası var.
- Cennettekilerin mi? Emin misin? Yani benden olduğuna emin misin?
- Evet efendimiz, eminim.
- Ee, neymiş peki?
- Bir adam varmış, durmadan bir takım teorilerden bahsedip duruyormuş. Her önüne gelene izafiyet, ışık hızı, kütle diye birşeyler anlatıyormuş. Kimsenin birşey anladığı yokmuş. Susması için yalvarmışlar. Adam susmamış. Belki bizden biri anlar diye birkaç zebani çağırdılar, gittik dinledik. Cennetteki ışığın hızıyla zamanda yolculuk yapabileceğini falan anlatıyordu. Emcekare mi nedir tuhaf tuhaf şeyler sayıklayıp durdu. Tek kelimesini bile anlamadık. Söylediğine göre dünyada da onu kimse anlamamış. Öldükten sonra anlarlar belki diye düşünmüş ama nafile. Hala anlayan çıkmamış. İşte bu adamı cehenneme alıp alamayacağımızı merak ediyorlar. Cenneteki huzuru bozduğu için onu cehennemde cezalandırmanızı istiyorlar.
- Anlaşıldı... Adam düpedüz deli. Herhalde bu yüzden yaptklarından sorumlu tutulmadı ve cennete alındı. Getirin bakalım buraya, şu köpeklerin durumunu düzeltene kadar asilere bu adamın anlattıklarını aralıksız 3 bin yıl dinleme cezası verelim.
- Tabii efendimiz, emredersiniz.
Zebani İblis’i yerlere kadar eğilerek gösterişli bir şekilde selamladıktan sonra, hala iki büklüm, geri geri çıkarak odadan ayrıldı. İblis, herşeyi kontrol altına aldığını zannederek yılışık yılışık sırıtıyordu. Oysa kendisi zebaniyle konuşurken cehennem halkından bir grup asker gizlice cennete girmeyi başarmıştı. Odanın kapısı büyük bir gürültüyle savruldu, az önceki zebani korkudan gözleri büyümüş, titreyerek içeri daldı.
- Efendimiz, efendimiz.. Çok, çok özür dilerim efendimiz. Lütfen affedin efendimiz. Felaket! Felaket birşey oldu! Çok korkunç!
- Kahretsin! Yine ne oldu?
- Kadının biri, bir grup askeri kandırmış, onları tahtadan devasa bir at yapmaya ikna etmiş. Sözüm ona, o atla cennete gireceklermiş. Biz önceleri işkenceden delirdiklerini zannettik, aldırmadık. Ama başarmışlar. Kocaman devasa bir at cennetin orta yerinde! Düşünebiliyor musunuz? İçinde de bizimkiler! Ne yapacağız, ne yapacağız, efendimiz, bir yol gösterin! Biz izinsiz cennete giremiyoruz, onları alıp buraya getirmemiz mümkün değil. Ne dersiniz, meleklere haber verelim mi?
- SAKIN HAA! Zaten benimle alay etmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar. Bir cehennemi bile idare edemiyor dedirtmem ben kendime. Şu adam, neydi adı, Hah Baltacı. Baltacı Mehmet Paşa’yı bulun. Katerina seni cennette bir tahta atın içinde bekliyor, onu alıp kaçırmanı istiyormuş deyin. Ama benim söylediğimi söylemeyin. Gerisini o halleder.
- Fakat... Cennete nasıl girecek efendimiz?
- Bilmiyorum. İnsanlar kafalarına koydukları şeyi kesinlikle yapıyorlar. Ben nasıl yaptıklarına karışmıyorum, yalnızca fikri veriyorum. İşi çok arzulayacakları bir şekle sokuyorum. Sonra izliyorum. Bazen ben bile "yok artık!" diyorum yaptıklarına. Her neyse. Baltacı’ya haber verin. Sonunda Katerina olmadığını anlayacak ama ha Helen ha Katerina. Kadın işte sonuçta.
- Peki efendimiz, derhal efendimiz.
- Dur, çıkmadan önce bir emrim daha olacak.
- Buyrun efendimiz?
- Bir herif vardı, hepimiz maymunuz diye bar bar bağırıyordu. Kimdi o?
- Darwin mi? Charles Darwin?
- Neyse işte adı. Onu bulun bana getirin. Ona bir görev vereceğim.
Zebani dışarı çıkarken, Darwin’e verilecek görevin ne olduğunu merak ediyordu.
3 yorum:
yalnız zebani değil, ben de merak ediyorum. devamını yazmalısın bunun beybi. benim de einstein'la ilgili hain planlarım var. hepsi azzz sonraaa!
hehe, yazıyorum, yani yazıyordum araya kraliçeler girdi. altın günü yapan kraliçeler. (yok daha neler canım) ha, bir de müzisyen grubu genişledi epey. bir el atman gerekecek sanırsamki herhalde galiba. amin.
nefismiş bu.
Yorum Gönder