18 Şubat 2009 Çarşamba

Take me to the other side - I

Ölüm Meleği İblis’in odasına girdiğinde onu masaya dayanmış tırnaklarını sivriltmekle meşgul buldu. Elleri ve ayakları zincirlenmiş, yanıklar içindeki adam yanı başında duruyordu. Bir İblis’e bir de Azrail’e baktı ve "Kanatlı maymunlar! Evrimde son nokta bu olmalı! Bırakın beni!" diye bağırdı. İblis gözlerini tırnaklarından ayırmadan, Darwin’i çatalının ucuyla dürttü. Adam anında sustu. Azrail, Darwin’i süzüyordu. İblis’e,

- Bu mu?

diye sordu.

- Ta kendisi.

dedi İblis, Azrail’e bakmıyor, tırnaklarındaki tozları üflüyordu.

Azrail’i ve İblis’i incelemek için çılgınca bir istek duyan Darwin gözlerini onlardan alamıyordu.

- Bunu - çenesiyle İblis’i işaret etti - tanıyorum da, sen kimsin? Bir yerlerden hatırlıyor gibiyim seni.
- Hatırlarsın tabii. Canını almıştım. Seni buraya neden çağırdığımızı biliyor musun?
- Nereden bileyim? Kazanda yanmak yerine, değişiklik olsun diye diken mi yesem diyordum kendi kendime, zebaniler geldi aldı beni. Buraya getirdiler. - yine çenesiyle İblis’i gösterdi - Bununla bir başıma kaldım.
- Sana bir görev vereceğiz Charles. Hoşuna gideceğini umuyorum.
- Hayır, maymun taklidi yapmam. Yeter artık, bıkmadınız mı hala? Teorimdeki inceliği ya anlamıyorsunuz ya da anlamak istemiyorsunuz. Cennetteki muz ağacını bana verseniz bile, yine de maymun gibi zıplamayacağım işte!

İblis kendine daha fazla hakim olamayıp kahkahayı patlattı. Azrail gözlerini korkunç bir öfkeyle İblis’e çevirdi. İblis gözlerinden yaşlar akarak gülüyordu, neredeyse katılmak üzereydi, güçlükle konuşabildi.

- Görmen lazımdı bunu. Ellerini çırpıyor, bir çömelip bir kalkıyordu. Hele o göbeğini kaşıması yok mu, Hahahahahahaha!

Azrail gülmedi. İblis, Azrail’in ona kızdığını anlamış, bir elini çaktırmadan çatalına götürmüştü. Oysa İblis’i çok iyi tanıyan Azrail, o daha çatalına uzanırken, çoktan orağını çıkarmıştı. Darwin, ölülerin bile pek çoğunun şahit olmadığı bu olağanüstü durum karşısında bir şeyler yapma gereği hissetti.

- Heey! Beni neden buraya getirdiğinizi hala açıklamadınız ! Bakın son defa söylüyorum, asla maymun taklidi falan yapmam.

Azrail orağını cübbesinin içine yerleştirirken, İblis de çatalını kenara bıraktı. Hala birbirilerine bakıyorlar, ihtiyatı elden bırakmıyorlardı. Nihayet Azrail Darwin’le konuşması gerektiğini hatırladı.

- Evet, ne diyordum, bir görev. Evet. Hoşuna gidecek. Birinin evrim geçirip geçirmediğini anlayabilir misin?
- Üzerinde biraz çalışırsam elbette anlayabilirim.
- Uzun zaman önce öldürmüş olmamız gereken biri var dünyada. Ama onu bulamıyoruz Evrim geçirmiş olabileceğinden şüpheleniyoruz. Onu bizim için bulman gerekiyor. Dünyaya geri gönderileceksin. Eğer onu ya da o olduğundan şüphelendiğin birini bulursan, kimseye haber vermeden derhal bizimle irtibata geç. 3 hakkın var. 3 seferde onu bulamazsan, görevine son vereceğiz ve cehennemdeki ızdırabına geri döneceksin. Evet, ne dersin?
- Ne diyeyim, Allah ! derim.

İblis bu kez gülmekten basbayağı yere yuvarlandı. Azrail’in bile dudakları tebessümle kıvrılmıştı. İblis kahkahalarının arasından kesik kesik konuştu.

- Diyorum size, hepsi üşütük bunların. Hahahahaha! Ne dersin Darwin bir daha söylesene ! Hahahahaha!

İblis yerde resmen tepiniyor, zemini yumrukluyordu. Azrail onun bu haline acıyarak baktı, sonra yine Darwin’e döndü.

- Kabul ettiğine göre, hemen başlayabilirsin. Bulman gereken adamla ilgili bilgileri içeren dosya burada. Söylediğim gibi, yalnızca 3 hakkın var. Başarısız olursan cehenneme geri döenceksin.
- Başarılı olursam?
- Cezan hafifletilecek.
- Eh, buna da şükür. (İblis'in kahkahaları, tam burada çığlıklara dönüştü.) Gidiyorum öyleyse.
- Onu bulmadan gelme Charles.
- Merak etme.

Darwin, İblis ve Azrail’e bir şüpheli bulduğunu haber verdiğinde, bu görüşmenin üzerinden 1 ay geçmişti. Ölüm Meleği ve İblis, İblis’in odasında Darwin’i bekliyorlardı. Kapı birkaç kez nazikçe vuruldu, içeri tam bir İngiliz Beyefendisi gibi giyinmiş Darwin ve yanında getirdiği baygın biri girdi. Azrail heyecanla atıldı.

- Bu olduğuna eminsin değil mi Charles? Bir yanlışlık yapmış olmayasın?
- Eminim. Yani neredeyse. Michael Jackson kesinlikle evrim geçirmiş. Buna hiç şüphem kalmadı. Ben de hesapladım, araştırdım aşağı yukarı bunun gibi - baygın vaziyette yanında duranı işaret etti - birşey olması gerekiyor dedim. Sonra da alıp getirdim size işte.

İblis yine gülmeye başladı. Azrail de, Darwin de dönüp şaşkınlıkla İblis’e baktılar. Onların şaşkınlığı İblis’i daha da eğlendirmişe benziyordu, gitgide yükselen bir perdeden kahkahalar atıyordu. Azrail dayanamadı.

- Ne oldu Tanrı aşkına? Ne diye gülüp duruyorsun?
- Hahahahaha! Şuna baksana! Bize bir kadın getirmiş! Hahahahaha! Diğerlerini bilmem ama, Darwin, sen kesinlikle maymundan geliyorsun! Bir maymundan daha zeki değilsin çünkü! Hahahaha! Bir de araştırıp getirdiğini söylüyor! Demek araştırmasa bize bir çam ağacı falan getirecekti.Hahahaha!

Azrail büyük bir hayalkırıklığıyla Darwin’e baktı.

- Doğru mu? Kadın mı bu şimdi?
- Evet doğru. E, ne var bunda, evrim geçirip kadın olmuş işte. Kadın, erkekten daha yüksek bir biyolojik yapıya sahiptir. Normal bu. Bir gün herkes kadın olacak.

Azrail ikna olmamış gibiydi. İblis ise Darwin’in cevabına kasıklarını tuta tuta güldü. Azrail meraklandı.

- Yine neden gülüyorsun? Komik olan ne?
- Bu kadın o değil! Hahahaha! Tanımadın mı? Şarkıcı bu.
- Yoo tanımadım, tanımalı mıydım?
- Hahahahaha! Bu işin bu kadar eğlenceli olabileceğini hiç tahmin etmemiştim! Hahahaha! Bülent Ersoy bu! Hahahahahahahahaha!!!!

Şimdi Darwin de az önce Azrail’in yaşadığı hayal kırıklığını yaşıyordu.

- Benziyor ama...

diyebildi. Azrail bu kez kızmıştı.

- Charles... 3 hakkından birini kaybettin. Kaldı 2. iyi değerlendirmeni öneririm. Bir dahaki sefere iyice araştırmadan gelme.
- Tamam... Tabii... Evet, tabii, araştıracağım. Bir daha olmaz.
- Ben de öyle umarım.

Bu fiyaskonun ardından Darwin daha dikkatli davranmaya başladı. Arayışı 2 yıl sürdü. Günlerden bir gün Darwin’in geri geldiği, yanında da birini getirdiği haberi ulaştı Ölüler Diyarı’na. Azrail ve İblis, 2 yıl aradan sonra, yine aynı odada oturmuş, Darwin’i bekliyorlardı.

Hiç yorum yok: