18 Şubat 2009 Çarşamba

Take me to the other side - intro

İblis, her zamanki gibi makamındaydı ama her zamankinden farklı olarak bu defa rahat tahtına kurulmuş oturmuyor, bir aşağı bir yukarı dolanıp duruyordu. Hareketlerinden oldukça sinirli olduğu anlaşılıyordu. Sinirli, hata tedirgindi. Ara sıra durup çift kanatlı, siyah kapıya bakıyor, kapı öylece kapalı durmaya devam edince vazgeçip volta atmayı sürdürüyordu. Önemli bir konuk bekliyordu, ölüm meleği ziyaretine gelecekti. Gönderdiği notta "çok acil ve önemli" yazıyordu.

Az sonra kapı açıldı, bütün azametiyle içeri Azrail girdi. Biri lanetli iki melek, birbirlerine öldürücü bakışlar attılar. Alev alev gözlerinde nefretten başka hiçbirşey yoktu. Ancak "öldürücü" bakışlar söz konusu olduğunda Azrail’in üstünlüğü tartışılmazdı, İblis gözlerini yere indirmek zorunda kaldı. Azrail, bu bakışma düellosunda kazandığı zaferden memnun olduğunu anlatan en ufak bir hareket yapmadı.

- Seni görmek ne güzel!

Dedi İblis, yalan söyleyerek. Bir yandan da neredeyse müstehcen sayılabilecek bir ifadeyle sırıtıyordu. Çatal dilini dudaklarının üzerinde ağır ağır gezdirdikten sonra doğrudan Azrail’e bakarak sordu:

- Ee, anlat bakalım neymiş bu çok acil ve önemli olan şey?

Azrail kaşlarını çatarak karanlık vitraylara baktı, aklı başka yerde gibiydi. İblis’in kötücül sırıtışı yüzüne iyice yayıldı:

- İşler pek iyi gitmiyor galiba, ha?

Diye sordu. Azrail derin bir nefes alarak İblis’e döndü. Tok ve insanın içine işleyen bir sesle cevap verdi.

- Doğrusunu istersen hayır. Bundan tam 5 yıl önce öldürmüş olmamız gereken biri vardı. Sorun şu ki; hala var.
- E, öldürün o zaman. Ne bekliyorsunuz?
- Anlamadın galiba? Sorun onun hala var olması diyorum sana. Öldüremiyoruz. Çünkü onu bulamıyoruz. 5 yıldır bütün dünyada aramadığımız yer kalmadı. Üstelik ne kadar hızlı hareket edebildiğimizi bilirsin.
- Biliyorum.
- Bizden kaçabilmesi mümkün değil. Ama yine de bu, sonucu değiştirmiyor: onu bulup öldüremiyoruz. Bir an önce bulmak zorunayız adamı.Yer yarıldı içine girdi sanki.
- O zaman burada olurdu.
- Doğru.
- Kim bu adam?
- Adı Michael Jackson. Elimizde bir de fotoğrafı var. Ama bu fotoğraftaki kişi dünyada değil. Herkese ama herkese tek tek baktık. Kontrol ettik. Benzeyen biri bile yok.



İblis, fotoğrafı aldı, bir süre inceledi. Sonra aniden ilgisini kaybederek masasının üzerine fırlattı ve sordu:

- Peki benden ne istiyorsun? Dünyaya gelip, onu seninle birlikte arayamayacağımı biliyorsun. Zaten yapmazdım da. Hatta en başından söyleyeyim, benden isteyeceğin yardımı, eğer çıkarlarıma hizmet etmiyorsa, kabul etmeyeceğim.
- Senden yardım isterken "eğer kabul edersen" diye bir ön şart koyduğumu hatırlamıyorum. Ayrıca, herkesin hayatı sona erdiğinde bu adam hala ortalarda dolaşıyor olursa kıyamet günü asla gelmeyecek demektir, bunu anlıyorsun değil mi? ve o gün gelmezse kesinlikle başka bir umudun kalmayacağını da? Şimdi çıkarlarını bir daha düşünmeni şiddetle tavsiye ediyorum.

İblis çenesindeki sivri sakalı kaşıyarak kısa bir an düşündü.

- Pekala, pekala. İsteğini söyle.
- Sizde bir adam olduğunu duyduk. Evrim teorisini geliştirmiş. İnsan soyunun maymundan geldiğini iddia eden adam. Darwin. Charles Darwin.
- Evet, hatırlıyorum onu. Hatta buraya da "maymunlar cehennemi" diyor.
- Ona ihtiyacımız var. Michael Jackson’ı uzun süren çabalar sonucu bulamayınca, "evrim mi geçirdi acaba?" dedik. Maymundan gelmediği kesin ama maymuna gidiyor olabilir. Yalnız, evrim geçirmiş birini diğerlerinden nasıl ayırdederiz bilmiyorum. İşte bu sebeple Darwin gerekiyor bize. Onu, Michael Jackson’ı bulmakla görevlendirerek dünyaya yollayacağız.
- Anlıyorum. Tamam, Darwin’i bulup seninle görüştüreceğim. Ama birkaç gün mühlet ver bana. O en azılı günahkarlardan biri, araştırdıysan bunu da öğrenmişsindir. Kimbilir cehennemin hangi köşesinde işkence görüyor şu anda. Bulmak zaman alabilir.
- Sana tam 3 gün süre İblis. 3 gün sonra karşında olacağım. Aynı şekilde Darwin’i de yanında görmek istiyorum. Görüşmek üzere, unutma, 3 gün sonra.
- 3 gün sonra.

Azrail, muhteşem beyaz cübbesinin eteklerini savurarak odadan çıktı. İblis tahtına çöktü ve Darwin’le ilgili araştırma yapmak için birkaç kitap çekti önüne. Aslında Darwin’in nerede olduğunu gayet iyi biliyordu, sadece zaman kazanmak istemişti. Dünyaya gönderilecek bir cehennemli fikri, hazla ürpermesine sebep oluyordu. Darwin’le ilgili işe yarar bir bilgi kırıntısı ele geçirebilirse, onu kullanarak dünyaya daha fazla nüfuz edebilirdi. İşte İblis, bu düşüncelerle elindeki kitaba daldığı anda zebanilerden biri içeri girmiş ve isyan çıktığını haber vermişti. (Hell of a Day) İsyan günü biterken, asilerin yaptıklarından ilham alan İblis’in aklına parlak bir fikir gelmiş, 3 gün beklemeye gerek olmadığına karar vermişti. Zebaniden Darwin’i getirmesini istedi. Ardından Azrail’e, aradığı kişiyi bulduğunu, ertesi gün görüşebileceklerini bildiren bir mesaj yolladı.

Hiç yorum yok: