28 Ağustos 2011 Pazar

cin is a three letter word

cinleri tepesine çıkmak, hepimizin bildiği gibi, insanın çok sinirli olduğunu belirten bir tanımdır. ancak diğer dünyada cinlerin tepeye çıkması genellikle olumlu addedilir.

dünyada olduğu gibi, cennet ve cehemmende de cinler tüyo vermekle görevlendirilmiştir. irice bir köstebek boyutlarında ve tipik bir fanatik gazetesi yazarı tipinde olurlar. tüyo verecekleri kişinin omzuna tırmanır, bahis bayiine veya fal kafelere kadar olan kısa mesafe yolculukları kişinin kafasında oturup etrafı izleyerek yaparlar. dünya halkı böyle durumlarda kendini at gibi hissettiği için sinirlenebilir. ama daha anlayışlı olan cehennem ahalisi durumu hoş karşılamakta, hatta bazen cinlerden ek bilgi de almaktadır. yani cinleri tepesine çıkan insanın oldukça şanslı olduğu söylenebilir.

dünyadaki yanlış kullanımın nedeni, oldukça çirkin ve mütemadiyen öfkeli olan kocakarıların dayatmasından ileri gelmektedir. kaknemlikleri için cinleri suçlayan kocakarılar, onlar sayesinde, normal şartlarda sahip olamayacakları primi de elde etmişlerdir. kulaklarına fısıldayan cinler sayesinde fal bakar, bunun karşılığında hem cinlere hem de yaşayanlara karşı katlanılmaz olmayı doğal hakları olarak görürler. cinler bu durumu pek umursamaz. çünkü aynı zamanda cinleri kendilerine bağladıkları konusunda da sarsılmaz (ve bir o kadar yanlış) bir inanca sahip olan kocakarılar, diğer dünyada rating rekortmeni reality show'lar olarak izlenmektedirler.

cehennemde en çok izlenen reality show'un isimsiz kahramanı big pictures isimli paparazzi kuruluşunda çalışan bir muhabirdi. dünyada da kimsenin ismini bilmediği bu muhabir, cinlerin kulağına fısıldadığı tüyolar sayesinde amy winehouse'u takibe almış; kırmızı sütyen, kot pantolon, çıplak ayaklar ve acınası bir surattan müteşekkil ünlü fotoğrafı çekmeyi başarmıştı.

sansasyonel yaşamı sayesinde amy winehouse cehennemde büyük ilgi görmeye başladı. dünyada olduğu gibi, attığı her adım skandallar listesine yeni bir haber olarak ekleniyordu. kokain komasından sonra yeniden hayata döndürülmesi bir dönüm noktası oldu. artık cehennem halkı amy'nin ölümü üzerine bahis oynamak istiyordu. ne var ki, ruhları dahil, kaybedecek hiçbir şeye sahip olmadıkları için bahisler toplanamadı.

bu gelişme sonucunda iblis'in cinleri tepesine çıktı. muhasebe bölümüne doğru ilerlerken yeni bir yatırım planı şekillenmeye başlamıştı.

.......

mayer amschel rothschild yüzyıllardır cehennemin muhasebe bürosundan dışarı çıkmamıştı. dünyada, cennette ve cehennemde neler olup bittiğinden habersiz, yeni gelen ve vadelerini tamamlayan ruhları defterlere işliyor, başka hiçbir şeye bir saniye bile ayıramıyordu. bu nedenle masasına bırakılan ipod touch'ın ne olduğunu anlamamış, dokunduğu anda ses çıkarmaya başlayan aletten korkup bayılmıştı. iblis ve cinleri on dakikadır kendisini ayıltmaya çalışıyorlardı.

sonunda ayıldığında eline birkaç hesap defteri tutuşturarak sakinleştirdikleri rothschild, iblis'i dikkatle dinlemeye başladı. duyduğu her kelimeyle kafası biraz daha karıştı.

- aslında çok basit. amy winehouse'un ne zaman öleceğini tahmin etmelerini isteyeceğiz. bunun üzerine bahisler toplanacak.
- tamam da amy winehouse tam olarak nedir?
- burnunu kokainden çıkarmakta zorlanan bir şarkıcı.
- kokain mi?
- bak, kafanı bunlara yorma. elimizde yakında ölecek bir kız var ve bahis oynamak isteyenler tahmin yürütmek için ruhlarını masaya sürecekler.
- ama bunu cehennemde başlatacağınızı söylüyorsunuz efendim. burada kimsenin ruhu yok ki, hepsi sizin elinizde.
- ah mayer… neredeyse bankacılığı başlatan adamsın, hiç tefecilik diye bir şey duymadın mı? ruhlarını borç hanesine yazacağız. kazanırlarsa ruhlarını geri alacaklar, kaybederlerse cehennemde geçirecekleri zaman uzayacak. bu kadar basit.
- hmm… kulağa çok mantıklı geliyor.
- dünyadakiler için de bir web sitesi hazırlayacağız ve kazanana ipod vereceğiz.
- bir ne hazırlayacaksınız?
- web sitesi. tüm dünyadan insanların buluştuğu bir yer. çok işe yarıyor. mesela sorduğun her şeyin cevabını alabiliyorsun. sonra porno diye müthiş bir şey var…

cinlerden biri iblis'in kulağına mayer'in hiçbir şey anlamadığını hatırlattı. daha fazla bilgi almak kafasını iyice karıştırabilir ve muhasebeyi içinden çıkılmaz hale getirebilirdi. iblis düşüncelerini neredeyse aşık olduğu internetten uzaklaştırıp mayer'in anlayabileceği şekilde devam etti.

- dünyadaki bahis işini biz halledeceğiz, merak etme. sana göndereceğimiz her ismi deftere işlemen önemli, öldükleri zaman insan hayatı üzerine bahis oynadıkları için yargılanacaklar. yani anlayacağın, para birimi olarak yine ruhlarını kullanacağız. kazananlara da ödül olarak şu minik şeyi vereceğiz.
- o… o şey… bırakın onu efendim! o çok tehlikeli bir şeytan icadı olabilir!
- yoo yoo, ben yapmadım. bu steve jobs'un eseri. hem teknoloji hem de tasarım açısından harika bir oyuncak. gençleri görmelisin, buna resmen tapıyorlar. şuraya basınca…

tepesindeki cin iblis'i yeniden uyarmak zorunda kaldı.

- aaa, şey… evet. peki. bahisler için yeni defter açman gerekiyor, kısaca bunu söylemeye gelmiştik.

.......

cehennemde eğlenceli ve umut dolu günler başlamıştı. bazıları tuhaf matematiksel hesaplara gömülmüş, bazıları kozmik işaretlere konsantre olmuş, bazılarıysa tüyo almak için cinlerin peşine düşmüştü.

dünyada durum o kadar iç açıcı görünmüyordu. herkes amy winehouse'un ne zaman öleceğiyle ilgilenmekle birlikte, açılan web sitesine sadece 96.026 kişi tahminlerini bırakmıştı. bu kadarcık yeni ruh iblis'in dişinin kovuğunu bile doldurmayacaktı. "olsun," diye düşündü iblis, "akmasa da damlasın."

dünyadaki gidişhata çok önem vermese de cehennemde yürütülecek tahminler iblis tarafından özenle takip ediliyordu. bahisler sadece gün ve saat üzerinden değil, ruhun bedeni terk edeceği saniye de tahmin edilerek oynanıyordu. iblis bunun da planını yapmıştı. kasa her zaman kazanmak zorundaydı. plana göre, 23 temmuz 2011'de, saat tam olarak 15.55.15'i gösterdiğinde amy'nin ruhu uçuşa geçmek durumundaydı. ve bu an, cehennemdeki kimse tarafından bilinmemeliydi. tabii kim hile konusunda iblis'in eline su dökebilirdi ki?

yapılan kapsamlı çalışmalar sonucunda bahisler kapanana kadar cehennemde iblis dışında bir kişi bile belirlenen an üzerine bahis oynamamıştı. iblis ise son anına kadar amy'nin yanında oldu. hatta ölümün birkaç dakika erken gerçekleşeceğini fark ettiğinde kalp masajı bile yaptı. ne var ki, amy 23.07.2011 günü, saat 15.53.35'te son nefesini verdi.

o anda iblis'in cinleri tepesinde değildi. hepsi saklanmak için şeytanın bile aklına gelmeyecek bir yer aramakla meşguldü.

.......

amy'nin mezarına tükürdükten sonra cehenneme geri dönen iblis'in ilk işi bahis kayıtlarını kontrol etmek oldu. ölüm anını tutturan sadece bir kişi vardı ve bu kimsenin gözüne çarpmamıştı. işin garibi, bahis "cehennemin kraliçesi" ismini kullanan biri tarafından oynanmıştı ve aptal zebaniler bunu bile farketmemişti.

birkaç gün boyunca cehennemde büyük bir kıyım yaşandı. sorumlu zebaniler cezalandırıldı, bahsi oynayanın gerçek ismini öğrenmek için herkes akıl almaz işkencelerden geçirildi. sonunda iblis, kimsenin kendini "cehennemin kraliçesi" diye adlandıracak kadar cesur olmadığına ikna oldu. bu cesareti gösterebilecek kişi ancak bir yaşayan olabilirdi. yaşayanların ise saniyeler üzerinden bahis oynama hakkı bulunmuyordu.

çözülemeyen her şey gibi bu da "allah'ın hikmeti" isimli dosyaya kaydedildi ve rafa kaldırıldı. ta ki, birkaç gün sonra amy winehouse görkemli kanatları ve ateşten tacıyla cehenneme ayak basana kadar.

.......

- sarayını iki saat içinde boşaltmanı istiyorum.
- asıl ben senden bir açıklama istiyorum.
- çok basit. azrail'le bir anlaşma yaptım. benim yerime bahis oynadı, belirlediğimiz anda ruhumu aldı ve şu anda cehennemdeki bütün ruhların sahibi benim. senden ve aptal oyunlarından sıkılmış olmalı. şimdi, anahtarlar lütfen.
- harika bir plan, tebrik ederim. burayı boşaltmadan önce kısa bir telefon görüşmesi yapmama izin verir misin?

iblis'in tanrı'yı aramasının nedeni azrail'ı şikayet etmek değildi. tanrı her şey gibi, meleğinin bahis oynadığını da zaten biliyordu. ama iblis, tanrı'nın ondan ne istediğini öğrenmeliydi.

- amy burada. planın ne?
- muhtemelen ne olduğunu tahmin etmişsindir. azrail dünyayla çok fazla iletişim içinde olduğundan bazı arızalar göstermeye başladı. orta doğu'da gereğinden fazla insan ölünce, hatta senin şu bahis oyununa ne kadar hevesli olduğunu görünce, biraz senin yanında takılmasının iyi olacağına karar verdim.
- azrail buraya mı gelecek?!
- sadece birkaç bin yıllığına. onu en iyi şekilde ağırlayacağından eminim.
- amy ne olacak?
- bilmem? istersen gramofon olarak kullan, gerçekten harika şarkı söylüyor.

telefon kapanırken, amy'nin beklediği noktada küçük bir patlama oldu. son zamanlarda vücudu o kadar küçük kalmıştı ki, cehennem tarzı bir ışınlanma için kibrit alevi bile yeterli olacaktı.

patlamayla birlikte amy winehouse kendini işkencelerden işkence beğenen eski azrail'in yanında buldu. kabarık saçlarındaki alevler kafa derisine ulaşırken, elinde neden bir ipod olduğunu merak ediyordu.

Hiç yorum yok: