23 Ocak 2010 Cumartesi

Confessions of an Advertising Man

Tüm reklamcıların cehennemde oldukları doğrudur. Ancak onların cehennemde olma nedeni insanlara yalan söylemeleri, boku cilalayıp matah bir şeymiş gibi satmaları değildir. İyi reklamcılar yaptıkları iş nedeniyle kötü hissetmezler, vicdanları rahattır. Cehennem ise sadece vicdan azabı çekenlerin girebildiği bir VIP Club'dır. Kurdukları her cümleyle günaha davet eden reklamcıların cehenneme girişi ise oldukça ilginç ve yeni bir olaydır.

Aslında hepi topu iki yıl öncesine kadar cehennemdeki reklamcı nüfusu oldukça azdı. Orada bulunanlar da ya reklamcı olmak zorunda kalmış sosyalist yazarlar ya da mesleklerinden bağımsız olarak yaşadıkları olayların ağırlığını kaldıramamış tiplerdi. İlk gruba girenler sadece yanlış bir iş yaptıklarını düşünüyor, ikinci gruptakilerse yaşamalarının bile yanlış olduğuna inanıyorlardı. İki grubun tek ortak noktası, İblis için sadece bir istatistik değeri taşımalarıydı. Gidip sorsanız, İblis onların mesleklerini bilmek bir yana dursun, neredeyse varlıklarından bile haberdar değildi.

------------------

İblis bir süredir dizilere sarmıştı. MadMen'in sadece 1960'ların kaymak tabakasındaki insanlık dramlarını anlattığını sanıyor, ülkenin diğer yanında hippiler gibi renkli karakterler varken, neden New York gibi vasat bir yerde çekildiğini ve sıradan insanları konu aldığını anlamıyordu. Aslında İblis adamların reklamcı olduğunu bile farketmemişti. Sadece dizide ismi geçen markaları not alıyor, "sponsor olacak kadar paraları varsa, kesinlikle cehenneme girecek nedenleri de vardır, araştırmak lazım" diye düşünüyordu.

Bir gün kahve servisine gelen zebanilerden birine bu adamların neden mesai saatlerinde bu kadar rahat içebildiklerini sordu. Zebani omuzlarını silkip "bilmem," dedi, "sanırım yaratıcı yönetmen olunca istediğiniz gibi davranma hakkı da kazanıyorsunuz."

İblis'in tek kaşı kalktı. Yaratıcı yönetmen kavramı ilgisini çekmişti. Yaratmak Allah'a mahsus olduğuna göre bu adamlar düpedüz Allah'a şirk koşmaktaydı. Sanatçılar da yaratıyordu, hatta bir insana göre yaratıcılığın en üst noktalarından birinde bulunuyorlardı ama hiçbiri unvanlarının başına "yaratıcı" kelimesini koymuyordu. Kayda değer bir şey yaratmayan, hatta kavramları birleştirip toplumun ilgisini çekmek dışında bir şey yapmayan reklamcılar ise yaratıcılığı sahiplenmiş görünüyorlardı. Bazıları vardı ki, bu kadarını bile yapmıyor, buna rağmen payelerini gururla, hatta kibirle taşımaktan hiç çekinmiyorlardı.

İblis, Tanrı'yı bu durumdan haberdar etmek üzere telefona sarıldı. Nihayetinde o da bir kuldu ve daha önemlisi, bu işten ciddi çıkar sağlayabilirdi.

------------------

- Cennet İletişim Hattı'na hoş geldiniz. Ölmüşlerinizin ruhu için 3 ve 1, günahlarınızın affı için 41, gerçek bir inanansanız 42846, sorularınız için 58726'yı tuşlayınız. Yanlış yerde olduğunuzu düşünüyorsanız lütfen bekleyiniz, henüz cezanız bitmemiştir.
- Cebrail, selam. Ben İblis. Tanrı'yla görüşecektim.
- Aaa, selam İblis. Ben de aramanı bekliyordum. Tanrı seninle yine konuşmayacak ama bir mesajı var. Sana "saçmalama, elbette farkındayım ama olmaz o iş" dememi istedi.
- Ama neden?!
- Bilmem? Neden böyle bir şey söylediğini bile bilmiyorum. Planları ve mantığı bizi aşıyor, sen de anlamak yerine sadece inanmaya çalışmalısın.
- Peki. Bir şey anlayacağını düşünsem bunu seninle tartışırdım ama biliyorum ki tamamen faydasız olacak. Hoşça kal.

İblis telefonu kapadıktan sonra televizyonun karşısına geçti, MadMen'i açtı. Şimdi farklı bir gözle izliyor, bir yandan da bu tip adamları kendi istekleriyle cehenneme çekmek için ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Fikrin gelmesi uzun sürmedi. Elbette reklamcıları kendi silahlarıyla vuracaktı.

------------------

Erkeklerin kalbine giden yol midesinden geçer diyenler yanılırlar. Damak tadı kadınlar için önemlidir. Bu yüzden elma Havva'ya gönderilmiştir. Erkeklerin kalbine gözlerinden ulaşılır. Gösterip vermemek esastır. Neyse ki insanların hepsi böyle saçma formüllere bağlı yaşamazlar. Ama bunlara inananlar, her türlü reklama da inanırlar.

Reklamcılarda ise durum biraz farklıdır. İşin içinde oldukları için eleştirel bakabilir ve yumuşak karınlarını bir yere kadar saklayabilirler. Çoğu, doğal ortamlarında normal insan gibi görünürler. Sıradan yemekler yer, sıradan eşofmanlar giyer, sıradan sohbetler eder, sıradan rüyalar görürler. Bu ortamlardan çıktıklarında; örneğin müşteri karşısındayken, karşı cinse kur yaparken veya eleştirildiklerinde, reklamcılıklarını sonuna kadar kullanır, karizmadan çatlayacak duruma gelirler. Öyle ahım şahım bir zeka gerekmez, hemen hepsi kendilerini David Ogilvy’nin "Tolerate genious" sözünün nesnesi olarak görüp tripten tribe girerler. Ama genellikle normal insanlar oldukları ve zamanlarının sadece %30'unu kasılarak geçirdikleri için (ve bazen müşteriler yüzünden gerçekten acı çektikleri için) cennete kabul edilirler.

Şu anda İblis reklamcı konumundaydı, reklamcılar ise müşteri. Dizleri çıkmış evladiyelik eşofmanına ve ahı gitmiş vahı kalmış lekeli tişörtüne veda edip kemik gözlüklerini taktı, Photoshop'u açtı. Sadece cehennemde yürütülecek bir reklam kampanyasıyla cennetteki reklamcıları toplayacaktı.

------------------

İblis'in çok uğraşması gerekmemişti. Sadece "abandon all hope" tabelasını değiştirip kapıya zebellah gibi iki güvenlik görevlisi koyması yeterli olmuştu. Bir süre güvenlik görevlileri kimseyi içeri almadılar. Buraya girecek kadar karizmatik değilsin, yeteri kadar zeki değilsin, sen buna günah mı diyorsun gibi cümlelerle herkesi kışkışladılar. Birkaç gün geçmeden cennete alınacak olanlar bile cehennemin kapısında kuyruk oluşturmuştu. Sadece cehennemde yayınlanan ve cennete sokulması kesinlikle yasaklanan derginin bir kopyası (daha doğrusu, tek kopyası) dışarı sızdırılmıştı. Herkes dergideki haberleri konuşuyor, reklamı yapılan ve sadece cehennemde bulunan ürünleri satın almak istiyordu. Kimse henüz cehenneme girebilmiş değildi ama pek çok kişi bunu bir statü simgesi olarak görmeye başlamıştı bile. Haberlerin cennette yayılması gecikmedi.

Reklamcılar meleklerin bile ilgisini çeken bu kampanya nedeniyle derin bir umutsuzluk yaşıyorlardı. Hayatları boyunca cilalayıp satmayı başardıkları hiçbir şey, gerçekten zararlı olanlar bile böyle bir başarı yakalamamıştı. Sigara satmak bir şey değildi, bunun için "öleceksin ama en azından yaşamdan keyif al" demek yeterliydi. Şeytan bunu bile yapmamış, hedef kitlesine hiçbir avantaj sunmamıştı. Bütçe kullanmamış, görsellikle kotarmamış, doğru düzgün slogan bile yazmamıştı. Üstelik fikir çok basitti, sıradan bir insanın bile aklına gelebilirdi. Allah böyle kampanyanın belasını versindi!

Kampanya sonucunda reklamcıların hiçbiri cehenneme gitmek istemedi. Ne var ki kıskançlıkları öfkeye dönüşmüş, cennette huzuru bozacak boyuta varmıştı. Basit bir kampanya yüzünden şu güzelim ortamı bozdukları için suçluluk duyuyorlardı. Suçluluk vicdan demekti. Vicdanı rahat olmayanların da gidebileceği tek yer cehennemdi.

------------------

İblis, ödüllük bir iş yapmamıştı, gerçek dünyada büyük ihtimalle yaratıcılığıyla ünlü reklamcılardan biri olmazdı. Ama satışın kurallarını herkesten iyi biliyordu ve yine amacına ulaşmıştı. Kahvesini ve abur cuburlarını alıp televizyonun karşısına oturdu, haberleri izlemeye başladı. Gerçek hayatın gerçekçi bir kurgudan çok daha eğlenceli olduğunu düşündü.

Hiç yorum yok: