7 Haziran 2010 Pazartesi

değer

genç kadın cehenneme girdi. kimse orada ne aradığını, ne kadar kalacağını sormadı. kendini öfkeyle sorgulayan pek çok kişi gibi o da tüm umudu geride bırakmıştı.

iblis olan biteni kulesinden izliyordu. ne zebanileri çağırdı ne de tahtaya +1 yazdı. kadının henüz ölmediğini ve cehennem ordusuna katılmadığını biliyordu. onun da zamanı gelecekti ama henüz sadece bir hesaplaşma için burada bulunuyordu. kendi içinde bir hesaplaşma. buna ne tanrı ne de iblis karışabilirdi. onun bulunduğu yer, kişiye özel bir cehennemdi.

nereye gittiğini, kimlerle konuşacağını biliyordu. aslında dik tuttuğu alnının altında ileri bakan gözleriyle, hafif çatılmış kaşlarını tamamlayan sert adımlarıyla oldukça kararlı görünüyordu. ancak kafası karışıktı, iblis kadının dudaklarındaki gerginlikten bunu görebiliyordu.

kadın boyunlarında hala yağlı urganın izini taşıyan üç genç adamın yanında durdu, başıyla selam verdi. adamlar da selam verip yanlarında yer gösterdiler. kadın bir süre sessiz kaldı. adamların yüzlerini inceledi. dudaklarındaki gerginlik yerini titremeye bırakırken başını eğdi. yere bakarak konuşmaya başladı.

"nasıl olduğunu anlamıyorum. benim hiç böyle bir bilincim olmadı. bizim nesilde çok az kişide var bu, sonraki nesilde sanırım daha da az. hiçbir şeyin ucundan tutamıyor gibiyiz. olaylar karşısında bazen öfkeleniyoruz ama kısa sürede her şey unutuluyor. hiçbir şeyi önemsemiyoruz, hiçbir şeyi. örgütlenmiş olanlar bile hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilir gibiler. öylesine umutsuz bir gençlik. sanki sadece öfkelerini kusuyorlar. yok aslında, abartıyorum. öfkelenmekten fazlasını yapanlar var, gerçekten bir şeyleri değiştirmeye çalışanlar. bunların örnekleri siyasi partilerde de var, pkk'da da, filistin'e giden gemilerde de, hatta belki greenpeace'te de. ben sadece bir davaya, uğruna ölebilecek kadar bağlı olmayı anlamıyorum."

uzun boylu adam sigarasından bir nefes çekerken yarım ağızla sırıttı. onun zamanında da böyle gençler vardı, hem de çok. etliye sütlüye karışmayan, güvenli alanından uzaklaşmayan, elini ateşe sokmak bir yana, en ufak kıvılcımda yangın tüpüne sarılan çok kişi vardı. ne tuhaftır, bu adamlar onlara da bildiri dağıtmıştı. olur da bir tanesi, bir an için önemser, bir an bir cesaret gelir, bir kişi daha aralarına katılabilir umuduyla.

"buna sadece bencillik demek yanlış olur. başkasını düşünmediğim doğru. ama kendim için bile bir şey yaptığım söylenemez. ucu bana dokunan durumlarda bile ilk öfkem kısa sürede sönüyor. sizin içinizde yanan bir ateş vardı ya, bende, hatta çoğumuzda yok o. sizin içinize nasıl düştü, nasıl bu kadar tutarlı oldunuz, öğrenmek istiyorum.nasıl lafta kalmayacak kadar ileri gidebildiniz?"

"öğrenilmez bu. yaşanır. hissedilir. sana ne anlatsak boş. anlatırız, o kıvılcım yanar içinde, sonra gerisin geriye söner. biz hiç öylesine yaşamadık ki. yaşamı çok seviyorduk, onu bizden kopardılar. çok sevdiğimiz için, yaşamak uğruna ölebileceğimiz için bile bile lades dedik. senin o kadar sevdiğin, 'benim' diyebildiğin bir şey var mı?"

"yok galiba. bir tek ben varım."

"değer verdiklerin?"

"var. ama sadece tanıdığım kişiler. hümanist değilim zaten ben."

"biz tanımadıklarımıza da değer veriyorduk. sadece kendimiz için değil, 'benim' dediklerimiz için de savaşıyorduk. bu ülkeye, ailelerimizin, arkadaşlarımızın, sevgililerimizin yaşadığı bu ülkeye 'benim' diyorduk. sen bunların hiçbirine 'benim' diyemiyorsun ki. çocuğun olsa ona bile diyemezsin, diyemeyeceğin için çocuğun olmaz senin. çoğunuz da böylesiniz. uzaktan üzülür, onun acısını içinizde hissetmezsiniz. sonra da unutursunuz."

"ben bunları biliyorum. buraya sizi anlamak için gelmiştim oysa."

"hisset o zaman. hissetmeden yazma. bak bütün bu satırlar boş. söyleyecek bir şeyin, savunacak bir davan yoktu bunları yazarken. bize boşuna geldin."

genç kadın cehennem kapılarına doğru yürürken iblis de ona katıldı. bir süre yanında sessizce yürüdü, sonra sordu.

"onları burada bulacağını nereden bildin?"

"özgür irade. eğer tutkun derdin kadar büyükse, bir amaç uğruna değil aileni, ülkeni, tanrıyı bile karşına almışsan, 'allah'ı gelse durduramaz' denilen biri olmuşsan yerin ancak cehennem olabilir. hem tanrı seni cennete almaz hem de zaten derdinle ölmüşsündür, sen de cennete girmek istemezsin."

"sağol."

"neden?"

"ben de bunca zaman bu kadar suçsuz insan neden buraya geliyor diye düşünüyordum."

"ben hiçbir şey yapmadığım için suçlu sayılabilirim belki. yakında görüşürüz."