30 Eylül 2009 Çarşamba

Yangın olur, biz yangına gideriz.

- İyi günler. Lucifer'la mı görüşüyorum?
- Evet, buyrun?
- Ben İsrafil. Sizi cennette çıkan yangınla ilgili aramıştım.
- Olay bu sabah gerçekleşti sanırım.
- Yangını çıkardığınıza göre bunu pekala biliyor olmalısınız.
- Hayır. Sabah borunuzla sadece cenneti değil, cehennemi de ayağa kaldırdınız. Yangın alarmı olduğunu şimdi öğrendim. Size nasıl yardımcı olabilirim?
- Suçunuzu kabul ederek ve cezanıza katlanarak elbette.
- Sayın İsrafil, kanıtınız yokken suçlamanın günah olduğunu biliyor olmalısınız. Ayrıca bana ne tip bir ceza vermeyi düşünüyorsunuz, çok merak ettim. Cehenneme mi göndereceksiniz? Hah hah!
- Sizinle işim bitmedi! Çok yakında görüşeceğiz!

DRANK!

Yüzüne kapatılan telefon Lucifer'ın sinirini biraz bozduysa da üzerinde fazla durmadı. Kaldı ki, sivri dili ve alaycılığı nedeniyle pek de seyrek karşılaştığı bir durum sayılmazdı. Kendisine telefonla ulaşabilenler bağırıp çağırıyor, küfür ediyor ve sonunda telefonu yüzüne kapatıyorlardı hep. İsa'yı anımsadı ve keyfi yerine geldi. O kadar sinirlenmişti ki gidip pazar yerini yağmalamış, ardından koskoca İblis'i babasına şikayet etmişti. Çok alem adamdı doğrusu. Gülümsemesi bir düşünceyle bölündü, alnında çizgiler belirdi. Cennette yangın çıkmıştı ve İblis uzun süredir bu kadar ilginç bir şey duymuyordu. Olayı araştırmaya karar verdi ve telefona uzandı.

O sırada cennette...

- Rica ediyorum, şu yangını kim çıkardıysa ortaya çıksın. Hiçbirinizin yalan söylemeyeceğinden eminim. Adil şartlarda yargılanacağınızı da biliyorsunuz, lütfen inat etmeyin. Tekrar soruyorum, kim çıkardı bu yangını?

Kimse cevap vermiyordu. Lir sesleri devam ediyor, kuşlar hala cıvıl cıvıl ötüyor, herkes yeşil çimenlere uzanmış ölümden keyif alıyordu. Ne soruyu umursamışlardı ne de cevabı merak ediyorlardı. Şimdiye kadar hiç böyle bir şeyle karşılaşmadıkları doğruydu. Herkes onların bir şekilde meraklanacağını ve hareketleneceğini düşünürdü. Ama öyle olmamıştı. Cennetteki huzur o kadar içlerine işlemişti ki, bırakın küçük bir yangından etkilenmeyi, üstlerindeki kıyafetler tutuşsa umurlarında olmayacaktı. Herkes rahatlıktan uyuşmuştu. Cennet böyle bir yerdi işte. Dertsiz, tasasız, hareketsiz... Tuhaf.

Ne var ki böyle bir yerde bile yangın çıkarmayı biri akıl etmişti. Hemen İsrafil'e haber verildi, yangın borusunun sesi her yerde yankılandı* ve itfaiyeciler olay mahaline doluştu. Yangın kısa sürede kontrol altına alınmıştı ama bu işte bir tuhaflık olduğu çok belliydi. Sorgu melekleri gerekli işlemleri yapmaya başladılar. Ancak ortada bir sorun vardı. İnsanlar sadece hayatta oldukları zaman kayıt altında tutuluyorlardı. Cennettekilerin ne yaptığını ise sadece Allah bilirdi. Onun da ser verip sır vermediği, verdiği zaman bile alegorilerle konuşup kafa karıştırdığı bilinen bir gerçekti. Sonuçta sorgu meleklerinin çabaları bir sonuç vermedi. Bir ara cehennemden yardım almayı düşündülerse de vazgeçtiler. Ne de olsa hepsi bir şekilde hümanistti ve işkenceyi kabul etmeleri mümkün değildi.

Kısa bir süre sonra cennette kimsenin farketmediği bir şey oldu. Bütün itfaiyeciler ortadan kayboldu.

Cehenneme dönersek...

İtfaiyecilerin doğrudan cennete alınması çok normaldi. Henüz ölmeden cehennem ateşinden kurtardıkları insanlar ister istemez müminler arasına katılıyorlardı. Çoğu zaman melekler bile bu kadar iyi iş çıkaramıyordu. Ama cennetin onlara pek uygun bir yer olmadığı da kısa sürede anlaşılmıştı. Ateşle savaşmayı görev edinmiş bu adrenalin deposu adamların canı feci şekilde sıkılıyordu.

Hikayenin devamını az önce öğrendik. Topluca cehenneme gönderilen itfaiyeciler yolda çocuklar gibi şendi. Tanrı'yı bile dize getirdiklerini, en büyük ödüllerini aldıklarını sanıyorlardı. Ancak durum hiç de göründüğü gibi değildi.

- Eveeet Bay Adair. Size Red diyebilirim, değil mi? Evet Red, iyi iş çıkardın. Bu gazete haberine göre ölmeden önce benimle bir anlaşma yaptığını, sana cehennemde klimalı bir oda vereceğimi söylemişsin, yoksa buradaki bütün yangınları söndürecekmişsin. Bu sözler sana ait, yanılıyor muyum?
- Haklısınız, öyle dedim.
- Peki biz böyle bir anlaşma yaptık mı? Ben hatırlamıyorum da.
- Bu konuda da haklısınız. Ama... O zaman ölü değildim ve gazeteciler güzel cümleler bekliyordu. Anlarsınız ya...
- Kesinlikle, çok iyi anlıyorum. Ayrıca cennette yaptıklarını da takdir etmiyor değilim, gerçekten zekiceydi. Seni sevdim. Bu yüzden burada da itfaiyecilik yapmana izin vereceğim.
- Teşekkür ederim efendim.
- Elbette bu kez koruyucu giysilerin, itfaiye araçların ve diğer malzemelerin olmayacak. Hatta burada doğru düzgün su bile yok. Ateşi üfleyerek söndürmen de pek mümkün olmayacak, ne de olsa ölüsün ve artık nefes alamıyorsun. İşin kolay olmayacak.
- Ama efendim? O zaman ben nasıl...
- Evet evet... Bunun için bir şey düşündüm. Seni sevdim demiştim. Yangın söndürmek için doğal kaynaklarını kullanacaksın.
- Nasıl yani?
- Yani sana sürekli kaynar su içireceğiz, sen de alevlerin üstüne işeyeceksin. İstersen osuruk gücünden de yararlanabilirsin ama çıkaracağın gaz ters tepebilir, dikkatli olmanı öneririm. Ayrıca işerken ateşe çok fazla yaklaşman da gerekebilir. Yani... yani küçük Adair'e dikkat et. Düşündüğünden de ateşli bir adama dönüşebilirsin.
- Ama Sayın Lucifer... Ben...
- Çekilebilirsin Red. Görmüyor musun, her yer yanıyor. Haydi bakalım, görev beklemez. Hah haha!

İblis'in de Tanrı'nın da keyfi yerindeydi. İkisi de insanlarla oynamaktan zevk alıyorlardı. Bir tek İsrafil cennette öfkeyle volta atmaktaydı. İblis'e bir tehdit savurmuş, karşılığında cehennem yepyeni itfaiyecilere kavuşmuştu. Bunu sindirmesi hiç kolay olmayacaktı. Cebrail'le konuştu ve Tanrı'dan küçük bir istekte bulundu. Sonuçta cennetteki herkes İblis'in hayatını çekilmez yapmaya çalışmıyor muydu?

Tanrı hiç tereddüt etmeden İsrafil'e istediği izni verdi. Ertesi gün sabah ezanında İblis'in telefonu çaldı...

DAAAAAAAT!

İsrafil Uyandırma Servisi bu şekilde çalışmaya başladı.

* Bazı hassas kulaklı insanlar bile sonunda kıyametin koptuğuna kanaat getirip gereksiz bir secdeye vardılar. Kafalarını kaldırıp da hiçbir karmaşa göremedikleri zaman suratlarının aldığı ifade gerçekten görmeye değerdi. Dünyayı izleyen bazı melekler ve zebaniler bu durumla bol bol alay ettiler. Zebaniler için bir sorun yoktu ama meleklerin davranışı pek hoş karşılanmadı. Savunmaları çok mantıklı olduğu için Tanrı'dan sadece uyarı aldılar.